Murat Bardakçı, Ermeni tehcirinin bir soykırım değil, Osmanlı Devleti'nin nefsi müdafaası olduğunu kanıtlayan belgeyi ilk kez yayımladı
Mustafa Bardakçı Habertürk Gazetesi'ndeki köşesinde, 27 Mayıs 1915'te çıkartılan Tehcir Kanunu'nun uygulanması ve o sırada Doğu Cephesi'nde Ruslar'a karşı savaşan Üçüncü Ordu'nun kumandanı Mahmud Kâmil Paşa'nın İstanbul'a, Harbiye Nezareti'ne gönderdiği şifreli bir mektuba yer verdi. Bardakçı, söz konusu mektupla ilgili şunları yazdı:
Paşa, şimdi Genelkurmay'ın askerî arşivinde muhafaza edilen yazısında silâhlı Ermeniler'in orduya büyük zararlar vermeye başladıklarını söylüyor ve Doğu Anadolu'daki Ermeniler'in Halep ile Musul'a gönderilmesini istiyordu.
Günlerden buyana kıyametleri kopartıyor, 1915 olayları hakkında önce Papa Fransuva'nın yaptığı konuşmaya, ardından da Avrupa Parlamentosu'nun aldığı ve tehciri " soykırım" olarak niteleyen karara tepki gösteriyoruz.
1915'te büyük acıların yaşandığını, tehcirin Ermeniler tarafından unutulmasının imkânsızlığını ama tehcirin "soykırım" değil, devletin o günlerdeki mecburiyeti ve daha da önemlisi "nefis müdafaası" olduğunu senelerden buyana yazıp söylüyorum.
Tehcirin sembol fotoğraflarından olan bu resmi, Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı ordusundaki Alman sağlık memurlarından Armin Wagner çekmişti.
Bazı mâlûm kişilerin burun kıvıracaklarını bilerek yine de kısaca yazayım: Şark cephesinde bir taraftan Rus Ordusu'na karşı ölüm-kalım mücadelesi veren birliklerimiz diğer taraftan cephe gerisinde örgütlenerek kendisini arkadan vuran silâhlı Ermeni gruplarının hedefi hâline gelince, hükümet savaş bölgesinde yaşayan Ermeni halkı imparatorluğun başka bölgelerine nakletmek zorunda kalmıştı ve "tehcir", işte bu idi...
Önce iki konuyu, daha doğrusu iki tarihi karıştırmamamız gerektiğini hatırlatayım: Diaspora'nın dünya gündemine getirebilmek için her türlü vasıtayı kullandığı 24 Nisan 1915 tehcirin değil, Ermeni toplumunun önde gelen isimlerinin tutuklanıp değişik vilâyetlerdeki kamplara gönderildiği ve çoğunun maalesef geri dönemedikleri talimatın tarihidir. Tehcir Kanunu ise aynı senenin 27 Mayıs'ında çıkartılmıştır.
Bugün bu sayfada, Osmanlı Hükümeti'ni tehciri derhal uygulamak zorunda bırakan bir belge yayınlıyorum: Şark Cephesi'nde Ruslar'a karşı savaşan Üçüncü Ordu'nun Kumandanı Mahmud Kâmil Paşa'nın 19 Haziran 1915'te İstanbul'a, Harbiye Nezareti'ne şifre ile gönderdiği yazıyı...
1880'de Halep'te doğan Mahmud Kâmil Paşa, Balkan Savaşları'nda İşkodra Kalesi'nin kumandanlığını yapmış, Birinci Dünya Savaşı'nın ilk aylarında uğradığımız Sarıkamış Bozgunu'nun ve Sarıkamış'taki 3. Ordu'nun kumandanı Hafız Hakkı Paşa'nın 1915 Ocak'ında Erzurum'da tifüsten can vermesi üzerine bu ordunun kumandanlığına getirilmiş, 1920'de emekli olmuş ve aynı sene İstanbul'da vefat etmişti.
Mahmud Kâmil Paşa'nın şifre ile gönderdiği yazı.
Basınımızda ilk defa yeralan belgenin aslı şimdi ATASE'de, yani Genelkurmay Askerî Tarih Arşivi'nde bulunuyor ve Paşa tehciri, özellikle de Doğu ve Güneydoğu vilâyetlerimizdeki Ermeniler'in başka yerlere gönderilmesini başlatan yazısında günümüzün Türkçesi ile şöyle diyor:
"...Doğu'daki savaş alanı Erzurum, Trabzon, Van, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır ve Sivas vilâyetlerinden ibarettir. Harekât buralarda yapıldığı gibi ordunun ihtiyaç duyduğu yiyecek maddeleri de bu illerden sağlanmaktadır."
"Erzurum, Van ve Bitlis illeri dahilindeki Ermeniler firar edip düşman tarafına katılmak, çeteler teşkil ederek yolları kesmek, halkı katl ve depoları yağma ve tahrip etmek suretiyle içyüzlerini gösterdiler. Sivas, Diyarbakır ve Elazığ illerinde yaşayan Ermenilerin de aynı maksat ve emelde oldukları ele geçirilen silâh, bomba, patlayıcı maddeler ve meydana çıkarılan teşkilât ve tertipleri ile belli olmuş ve daha sonra Karahisar'daki olay ile de tesbit edilmiştir."
"Dolayısıyla orduyu besleyecek olan bölgenin ve menzil sınırımızın geçtiği yerlerde düşmanca emeller ile dolu bu unsurların yaşamasını, ordunun yiyecek ihtiyacı ve emniyeti bakımından tehlikeli görüyorum."
"Ordu, dış düşmana karşı büyük zorluklarla mukavemet ettiği bir anda, ikmal görevlilerinin ve yeni kuvvetlerinin bir kısmını iç düşmanlara ayırarak büyük bir tehlikeye maruz kalıyor."
"Dolayısıyla gelecekte daha vahim durumlar karşısında kalmamak için, şimdiden yukarıda arzedilen illerdeki Ermeniler'in de Halep ve Musul bölgelerine sevk ve iskân edilmesine izin verilmesi ile valilere ordu tarafından bu konuda yapılacak tebliğlerin sekteye uğramamasına inayet buyurulmasını ve bu hususta verilecek olan onayın da derhal bildirilmesini istirham ederim."