Tam 22 yıl önce, sadece başörtülü oldukları için mezuniyet törenine alınmamış ve saldırıya maruz kalmışlardı.
Sivas'ta CÜ Hemşirelik Meslek Yüksekokulu'ndan 1995 yılında mezun olan bölüm birincisi Behiye Karadeniz ile Zöhre Uçar ve Hülya Öztaş başörtülü oldukları için mezuniyet törenine alınmak istemedi. Başörtüsüyle kürsüye çıkarak konuşmak isteyen Karadeniz ise arkadaşları tarafından ağzı kapatılarak susturuldu. 'Konuşmaya hakkınız yok' diyerek dışarı çıkarılmak istenen öğrencilerden Zöhre Uçar ile başörtülü olduğu için o dönem disiplin cezaları ile okuldan atılan Hatice Topal ve disiplin cezalarıyla okuldan uzaklaştırılan Semanur Şahin, 28 Şubat sürecinin 20'inci yıl dönümünde CÜ Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız'ı makamında ziyaret etti. Rektörlük girişinde çiçeklerle karşılanan kadınlar, Prof. Dr. Yıldız ile bir süre makamında sohbet ederek o dönem yaşadıkları sıkıntıları anlattı.
Malatya Eğitim Araştırma Hastanesi'nde hemşire olarak görev yapan evli ve 2 çocuk annesi 43 yaşındaki Zöhre Uçar da o gün yaşadıklarını anlatarak, "Mezuniyete bir ay vardı. Bizim başörtülü bir şekilde mezuniyete katılmamız için hocalarımız ve müdürlerimiz bize zorluk çıkarmaya başladılar. Bizim amacımız sadece başörtülü olarak yemin edip, diplomamızı alıp buradan mezun olmaktı. Ama maalesef bunu yapamadık bizi engellediler. Biz mezuniyet töreni günü üç arkadaşımızla birlikte törene katılmaya karar verdik. Tabi biz 10 kişi kapalı arkadaştık. Diğer arkadaşlarımızdan bazıları başlarını açtılar, bazıları da törene katılmama kararı aldılar tabi bizi törene dahil etmemişlerdi. Provalara falan katılmamıştık yine de biz tören günü hiçbir olay olabileceğini zannetmemiştik. Herhalde bize de yemin ettirirler çünkü bizim de hakkımızdı. Eşit olarak hakkımızdan yaralanmak istiyorduk. Gidip yeminimizi eder döneriz zannettik. Ama böyle olmadı. Tören günü Behiye arkadaşımız birinciydi. Kendisi törene katılmayacağını bildirdi ve plaketi ikinciye vereceklerini söyleyince biz tören sahasına girdik. Tabi böyle bir söylem yoktu. Behiye arkadaşımız da katılmak istiyordu. 'Ben memleketteyim katılamıyorum' diye bir söylem de bulunmadı. Tören alanına girdik. Tören alanına girdik ama müsaade istedik Behiye arkadaşımız mikrofonu aldık. 'Birinci olduğu için törene katılmasına izin verilmediğini başörtüsünü çıkararak katılması istenildiğini' söyleyince sınıf arkadaşlarımızdan birisi tarafından ağzı kapatılarak 'senin konuşmaya' hakkın yok diye müdahale ettiler" dedi.
Yapılan müdahale sonrası kendisinin de müdahale ettiğini söyleyen Uçar, "Tabi o müdahale sırasında keplerimiz yerlere atıldı. Tören alanını arkadaşlarımız ve hocalarımız eşliğinde terk ettiler. Başka bir yere gittiler orada törene devam ettiler. Biz yine o kapının arkasında kaldık. Yine tören alanına alınmadık. Böyle bir şey yaşadık. Biz büyük bir korku içerisindeydik. Ne olacağını gerçekten bilemiyorduk. Bu olay basına yansımış. Bizim annelerimiz ve babalarımız basından da duydular. Biz ailelerimize haber vermemiştik. Basına yansıyınca bir hocamızın eşliğinde bizi bir odaya topladılar. Kapalı arkadaşlara yemin ettiler. Böylelikle biz de mezun olabildik" diye konuştu.
Mezun olduktan sonra çalışmaya başladığın bir sıkıntı yaşamadığını ancak 28 Şubat sürecinden sonra sıkıntılarının başladığını ve gerçek acıları yaşamaya başladığını ifade eden Uçar, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
"Mezun olduktan sonra Ümraniye'de bir dispanserde çalıştık orada hiçbir sıkıntı olmadı. 28 Şubat sürecine girildikten sonra biz sıkıntılar yaşamaya başladık. Çok acılar çekmişiz. Acı çektiğimiz görüntüler bizim için hiçbir şeydi. 28 Şubat sürecinden sonra gerçek acıları çekmeye başladık. Çalışırken SSK hastanelerine atandık. Bir arkadaşımızla beraber çalışmaya başladık. 28 Şubat sürecine girildi. Bize çeşitli cezalar yağmaya başladı. Kınama cezası, maaştan kesme cezası bunların hepsi oldu. Başhekimlerimizden bir tanesi bize destek oldu. Bize o dönem çok yardım etti. İktidar tarafından başhekimimiz görevinden alındı. Uzaklaştırıldı. Yerine başkası getirildi. Bizim başörtümüzü açmamızı istediler. Ankara SSK Genel Müdürlüğünde bir kurul oluşturuldu. Artık verilecek ceza da kalmamıştı. Bizler başımızı açmıyor verilen görevleri en güzel şekilde yapıyorduk. Bu süreç içerisinde verilen görevleri kasti bir şekilde yapmadığım için tekrar soruşturmalar açıldı. Biz Ankara'da kurula girdik tabi sadece giden biz değildik. Orada birçok çalışan arkadaşlarımız vardı. O kurullara girdik çıktık avukat eşliğinde ben girmiştim. Yasal yollardan biz hakkımızı aramaya başladık. Yine hiçbir sonuç elde edemedik. Olumlu olarak hiçbir karar çıkmadı mahkemelerden."
Bazen pes etmek zorunda kaldıklarını aktaran Uçar, "Biz mücadeleyi bıraktık o kadar parçalandık ki iç dünyamızı paramparça ettiler. Ben diyordum ki 'başörtüsü takmayan insanlar çok mutludur' o kadar psikolojimizi bozmuşlardı bizim. Bugüne geldiğimiz de ise gerçekten bir devrim oldu. Arkamıza baktığımız zaman birkaç sene var çok yok. Gerçekten şuan geldiğimiz sonuç Müslüman bir ülkede normal bir ülkede üniversitelere gidilmek normal ama bizim için bir devrimdi" şeklinde konuştu.