104. MADDEYE UY:
AYM bu ülkede devletin ve milletin hakları, çıkarları konusunda en fazla hassas olması gereken kurumların başında. Ama bu kurum, üstelik başkanın içinde yer aldığı bir kısım üyeleri eliyle Türkiye'ye yönelik en büyük saldırılardan birinin somut örneği olan bir konuda ülkesinin ve milletinin aleyhine karar almaktan çekinmemiştir. Daha önce casusluktan tutuklama isteyen mahkemenin verdiği kararı da anlamıyorum. İlk derece mahkeme kararında direnebilirdi. O zaman AYM ne yapacak, bir de onu görelim. Karar da direnmiş olsaydı dengeler çok daha farklı gelişecekti. Bu konunun yargının bağımsızlığıyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. AYM'nin verdiği karar herkesi bağlar. Doğru, seni de bağlar. Ben Cumhurbaşkanı olarak vatana ihanetin dışında hiçbir suçla suçlanamam. Ama anayasayı korumak benim de görevim. Ben de diyorum ki Anayasa'nın 104. maddesine uy.
KARŞISINDA BENİ BULUR:
Anayasaya göre, devletin ve Türk milletin birliğini temsil etmekle, anayasanın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle yükümlüyüm. Bu konuda kim yetki sınırlarının dışına çıkarsa karşısında beni bulur. Kendi ülkesinin ve milletinin çıkarlarına saygı duymayan bir kuruma, 'Ben de bu karara saygı duymuyorum' dedim. Bu mesele bile Türkiye'nin yeni anayasaya ne denli ihtilacı olduğunu ortaya koyuyor.
YAZIKLAR OLSUN: (Paralel Yapı) Bunlar sahtekâr, bunlar cambaz. Bütün hileleri ortaya çıkıyor. Yok neymiş, basın hürriyetiymiş. Gazeteleri var, suçüstü yakalanıyorlar. Emniyet görevlileri oraya girecek. Toplamışlar oraya başı açık, başı örtülü tüm kardeşlerimizi, polisin önünde bariyer oluşturuyorlar. O başörtülü kardeşlerimizi bunlar Güneydoğu'da PKK'lılarla sırt sırta seçimlerde bir araya getirdi. Bunları gözlerimle gördüğüm zaman yazıklar olsun dedim. Ne günlere kaldık. Ne yaparsanız yapın, kaçamayacaksınız. Başbakanlığım döneminde, 'Bunların inlerine gireceğiz' dedim. Girdik mi? Girmeye devam ediyor muyuz? Sadece onlar değil, bir de öbürleri, PKK, PYD, YPG, bunlar hep aynı. Birbirinden farkı yok."
'VATANSIZLIK SENDROMU YAŞIYORLAR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi tarafından fahri doktora unvanı verildi. Erdoğan, törende şunları söyledi: "Akif dün kimlerle mücadele etmişse biz de bugün o anlayışın temsilcileriyle mücadele ediyoruz. O gün Akif'in karşısına kimler dikildiyse bugün de aynı zihniyet bizim karşımıza dikiliyor. 16 Mart 1920'de İstanbul'da işgal kuvvetlerini alkışlarla, bayraklarla, sevinç çığlıklarıyla karşılayanların bakiyeleri bugün de yabancı ülkeleri Türkiye'ye müdahale etmeye çalışıyor. Kalemini işgal kuvvetlerinin emrine verenler o gün de vardı, televizyon ekranlarından, gazete köşelerinden NATO'ya, AB'ye şu veya bu ülkeye yalvaran müstemlekecilere bugün de şahit oluyoruz. Birileri taşeronluk yapmayı, başka ülkelerin nüfuz ajanı olmayı bize gazetecilik, akademisyenlik, ilericilik diye yutturmaya çalışıyor. Huzurunda eğilmeyi borç bildiğimiz hocalarımız, akademisyenlerimiz vardır. Ama bunlar Batı'ya alabildiğince ezik, Doğu'ya ve kendi milletine karşı küstahtırlar. Bu kesimlerin yaşadıkları tam anlamıyla bir vatansızlık sendromudur."