Başbakan Yıldırım, bir televizyon kanalında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Almanya ile yaşanan gerginliğe ilişkin değerlendirmede bulunan Yıldırım, "Sayın Bahçeli çok anlamlı bir açıklama yaptı. Dayanışma örneği gösterdi. Avrupa ülkelerinin önümüzdeki halk oylamasına yönelik tutumlarına karşı Sayın Cumhurbaşkanımızın ve bizim yaptığımız açıklamaların üzerine güzel bir davranış içerisinde, dayanışma içerisinde birlikte Avrupa'ya güzel bir mesaj verildi. Mesele memleket meselesi olunca diğer şeyler teferruat oluyor. Ne kadar ayrı düşünsek de birlikte hareket edebiliyoruz. 15 Temmuz'un ardından bunu Yenikapı'da da ortaya koyduk. Bu maksatlı çıkışlara karşı böyle bir tutum güzel bir mesaj oldu. Türkiye'nin milli meselelerde nasıl bir araya geldiğin göstermesi açısından önemlidir" diye konuştu.
18 Ocak tarihinde Almanya'da 12 bin Türk vatandaşı ile bir araya geldiklerinin altını çizen Yıldırım, "Onlara yapılacak cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile ilgili Anayasa değişikliğini anlattık. Hiç kimsenin de burnu kanamadı. Ondan sonra bazı gelişmeler oldu. O gelişmeleri hep birlikte takip ediyoruz. Şansölye Merkel ile konuyu ele aldık. Buradaki rahatsızlığımızı dile getirdik. Demokrasi demek, düşünceleri hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan paylaşılması demek. Bunu Almanya yaparsa demokrasi konusunda Türkiye için söyledikleri anlamsız hale gelir. Bu bir çifte standarttır.
Bunun açıkça doğru olmadığını ve bu yanlıştan dönülmesi gerektiğini söyledim. Kendisi de, dışişleri bakanlarımızın bir araya gelerek çözüme kavuşturulması yönünde talimatı oldu. Zannediyorum yarın bir araya gelecekler ve bu konuda daha makul çözüme yönelik ne tedbirler alınır bunun kararını vereceklerdir. Bu yerel makamların işidir biz bir şey yapamayız diyorlar. Alman Federal Hükümeti bu kadar çaresiz mi? Bunu çok inandırıcı bulmadığımızı ifade ettik. Bizim programlarımız bizim dışişleri bakanlığı tarafından önceden program günleri, kimlerin katılacağı ifade edilecek ve buna göre tedbirlerini alıp uygulayacaklar. Bir aksilik olmazsa son geldiğimiz nokta bu. Almanya ile bazı konularda değir fikir ayrılığımız var. Bunu Merkel'e de söyledim. Bir FETÖ ve bölücü terör örgütlerinin mensupları Almanya'da cirit atıyorlar. Türkiye aleyhine faaliyet gösteriyorlar. Bugün Alman gazetelerinin hiçbirinde Türkiye lehine hiçbir şey göremezsiniz. Bunun yanlış bir şey olduğunu Merkel'e söyledim. Köklü bir ekonomik ilişkimiz var. Bunları dikkate aldığımızda bu yaşadıklarımız hiçbir şekilde Almanya-Türkiye arasında bir durum olmadığını anlattık. Bu mesele umarım daha fazla tırmandırılmaz. Diğer bazı ülkelerde de var. Hollanda'da bu ayın 14'ünde seçimler var. Buna yönelik olduğunu düşünüyoruz. 14'ünden önce Hollanda'da bir etkinlik yapılması mümkün gözükmüyor. 14'ünden sonra Hollanda'nın böyle bir kısıtlama üzerinde durmasını zannetmiyorum" ifadelerini kullandı.
OLASI MÜNBİÇ OPERASYONU
Münbiç'teki gelişmelerle ilgili de açıklamalarda bulunan Yıldırım," Münbiç, Türkiye'nin öncelikli hedefi midir?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"El Bab'ın kuzeydoğusundaki bölgede Münbiç tarafından PYD'lilerin olduğu tahmin edilen kişiler ateş açtılar. Hafif şarapnel parçaları ile yaralanan 4 askerimiz var. Hayati tehlikeleri yok. Karşılık verildi ve gereği yapıldı. Münbiç'te işler biraz keyfi hale geldi. ABD bayrak dikiyor, Rusya bayrak dikiyor. Orada iş bayrak yarışına döndü. Bir yandan da PYD'liler YPG'liler orada duruyor. Türkiye'nin dediği açık. Bizim Münbiç'te, El Bab'ta gözümüz yok. Buradaki PYD ve YPG unsurları Fırat'ın doğusuna geçecek. O sağlandıktan sonra orada Suriye unsurlarının olması gayet doğal. ABD'de, Rusya'da olabilir. Eğer isterseniz bir üçlü mekanizma yaparız. Rusya, ABD, Türkiye orada PYD ve YPG gibi terör gruplarını tamamen temizlenir. Suriyeliler gelir buralara yerleşir ve hayat normale dönmüş olur. Rusya ve ABD ile bir koordinasyon sağlamadan operasyon yapmanın anlamı yoktur. Şuan da askeri düzeyde, teknik düzeyde görüşmeler yapılıyor."
Irak Sincar'da PKK ile Peşmerge güçleri arasındaki çatışma halini ve Barzani görüşmesine ilişkin açıklama yapan Yıldırım, şunları dedi:
"Sincar veya Şengal bölgesi bizim için önemlidir. Burada ikinci bir Kandil oluşturmaya çalışıyor PKK. Buna izin vermeyeceğimizi ve buradan teröristleri temizlemek bizim gündemimizdedir. Bize Peşmerge ve Bağdat yönetimi, biz o işi Irak güvenlik güçleri ile halledeceğiz dediler. Eğer burada bir adım atılırsa ne ala. Atılmazsa biz kendi başımıza gereğini yapacağız. Barzani ve Irak'ın güvenlik güçleri. Barzani'nin bölgedeki bakışı teröre karşı bizimle farklı değil. PKK ile mücadele konusunda elle tutulur desteği veren Barzani'dir. Bizim Barzani ile olan ilişkimiz bu çerçevededir."
Hatay'ın merkez Antakya ilçesi Yaylacık Mahallesi kırsalına düşen Suriye'ye ait savaş uçağından paraşütle atlayan pilotun iade edilip edilmeyeceğine yönelik açıklama yapan Yıldırım, "Şuan da tedavisi devam ediyor. Herhangi bir iade veya tutulması ile ilgili işlem mevzu değildir. İnsani bir meseledir. Kaza kırım heyeti kuruluyor ve yarından itibaren çalışmalar başlayacak. Oradan çıkan rapora göre sonuçları ortaya çıkınca işlem yapılacaktır. Hatta bugün ailesinin ziyaret talebi olmuş. Bu insani bir meseledir. Buna izin vermek lazım. Bu konuda Suriye rejimi ile ilgili tutumumuz bellidir. 3 milyon mülteciye kucak açmışız. Esir diye onlara da insani muamele yapmak bizim geleneğimizde var" dedi.
"CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMLERİ BU ÜLKEDE HEP SORUN"
16 Nisan 2017 tarihinde yapılacak referandum ile ilgili yapılan eleştirileri değerlendiren Yıldırım, "15. yıldayız. 58. Hükümetten 65. Hükümete olmuş 6 hükümet. Tek başına iktidara gelmemize rağmen 6 hükümet olmuş. Bu 15 yılın hesabını vermeye hazırız. Her sandığa gittiğimizde bunun hesabını vermek için gidiyoruz ve vatandaş karnemizi veriyor. Başkanlık sistemi Türkiye'nin geleceğidir. Bu sistem değişikliği kalıcı istikrar için mutlaka lazımdır. Ancak bugün nasip oldu bunu değiştirmek için fırsat. Bu sistem böyle devam edemez. Bu sistem baba ile oğlu birbirine düşürür. Çok geriye gitmeye lüzum yok. Mesela rahmetli Ecevit, kendisi aradı buldu, bir mahkeme başkanını cumhurbaşkanı yaptı. Anayasa kitabını fırlattı ve ondan sonra Türkiye onun yükünü çekiyor. AK Parti iktidarı o günden bugüne 2001 krizinden beri 637 milyar, bugünkü kurla faiz ve anapara olmak üzere toplam borç ödedi. Bugünkü kur değil de ortalama kur alsan daha fazla. Eğer bu kriz olmasaydı bugün Türkiye'nin dış borcu olmayacaktı. Daha ne kadar proje yapabilir, gençlerimiz için kaynak ayırırdık. 2 kişinin çekişmesinden dolayı. Atatürk döneminden başlıyor. Bu yeni değil. Atatürk İnönü'yü görevden aldı. Tek parti dönemi var. Zaten her şey İnönü. 46'da çok partili hayat. Rahmetli Menderes döneminde bile var. Ezanın tekrar orijinal hale getirilmesi konusunda anlaşamıyorlar. Daha sonra ihtilal geliyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu ülkede hep sorun" diye konuştu.
"KEMAL BEY DAĞITMIŞ VAZİYETTE"
Tek adamlık suçlamaları ile ilgili de açıklamada bulunan Yıldırım, "Tek adam nasıl tek adam. Tek adam milletin oyu ile geliyorsa milletin oyuyla gidecektir. Tek adam dediğin kişi iki sandık arasında görev yapıyor. En fazla ikin dönem padişahlık değil ki. Arkasında millet olan hiç kimse diktatör olamaz. Arkasında millet varsa o milletin dediğini yapmak zorundadır. CHP'lilerin kafasındaki tek adam, onların tek parti dönemindeki tek adam. Oradan bu tarafa daha gelemedi. Demokrasinin bu ülkeye neler kazandırdığının henüz farkında değil. Kemal Bey dağıtmış vaziyette. Bugün bir programda, 'Bu sistem değişirse Başbakan ve Cumhurbaşkanı anlaşamazsa ne olacak bu ülkenin hali' diyor. Bu bir neresinden bakarsan bak feca. Değişiklikten haberi yok, unutmuş. Şuur altındaki gerçek su yüzüne çıkıyor. Tamda bizim dediğimizi diyor. Mevcut sistem devam ederse mutlaka arıza çıkar. Söylemek istediği bu. Değişiklik yaptığımızı unutuyor ve bizim söylediğimizi doğruluyor" ifadelerini kullandı.
Güçler ayrılığının ortadan kaldırıldığına yönelik iddiaların hepsinin zırva olduğunu kaydeden Yıldırım, şöyle devam etti:
"105. madde neyi düzenliyor? Cumhurbaşkanının sorumluluk ve sorumsuzluk hali. Mevcut maddeye baktığımız zaman cumhurbaşkanı anayasa ve diğer kanunlarda başbakan ve ilgili bakanın imzalarına gerek olmaksızın tek başına yapabileceği belirtilen işlemler dışındaki bütün kararlara başbakan ve ilgili bakanın imzalarını bu kararlardan başbakan ve bakan sorumludur. Cumhurbaşkanı, reysen imzaladığı kararlar ve emirler aleyhine Anayasa Mahkemesi dahil yargı mercilerine başvurulamaz. Tek adamlık budur. Bu Evren'in koydurduğu maddedir. Diyor ki, cumhurbaşkanının tek başına yaptığı işlerden dolayı hiçbir işlem yapılmaz. Bu kalkıyor. Farkında değil. Tek başına yaptığın işlerden sorumlusun. Mevcut anayasadaki yetkileri korunuyor, sorumluluk arttırılıyor. Mevcut sistemde sorumluluk yok. Vatana ihanetten suçlanıyor. Vatana ihanet diye bir suç Türk ceza sisteminde mevcut değil. Şimdi yeni sistemde hem yetkili hem sorumlu. Mevcut anayasada cumhurbaşkanı denetlenemiyor, soruşturulamıyor. Cumhurbaşkanına denetim ve cezai sorumluluk getiriliyor. Denetimi Meclis yapıyor. Cezai sorumluluğu da yine Meclis komisyonlar kurarak belirli oranlarda kabul oyuyla AYM'ye gönderebiliyor. Mevcut maddede sadece vatana ihanetten 4'te 3 milletvekilinin oyuyla Yüce Divana gönderilebiliyordu. Şimdi de hakkında herhangi bir suçlanabilir ve soruşturma açılabilir. Buradaki ölçü ise 3'te 2'dir."
Meclisin etkisiz hale getirildiği ile ilgili eleştirileri yanıtlayan Yıldırım, "O nereden çıkıyor. Onun delili ne. Yasa çıkarma hakkı yeni geliyor milletvekillerine. Yasaları milletvekilleri çıkartıyor. Bu milletvekillerini daha güçlü hale getiriyor. Meclis yasama yapacak, yazılı sorular soracak, cumhurbaşkanı yardımcıları, bakanlar cevap verecek. Cumhurbaşkanlığı yardımcılarını, bakanlarına herhangi bir suçlama nedeniyle Meclis soruşturma yapabilecek. AYM'nin yapısı aynen duruyor. Askeri yargı kaldırılıyor, yargıda birlik sağlanıyor. Askeri mahkemelerden, idare mahkemesinden, Yargıtaydan giden 2 üyenin üyeliği düşüyor. Onun dışında üyeler orada. 12 yıl boyunca da görev yapabilecek. Gelelim HSYK'ya. Önceden nasıl seçiliyordu? 4 tanesini cumhurbaşkanı seçiyor. Yine 4 tanesini cumhurbaşkanı seçiyor. Diğer 7 tanesi yargı bürokratları arasından seçiliyor. İlk defa bu değişiklik ile onları Meclis seçiyor. Milli iradeyi temsil eden Meclise güvenmeyeceksiniz, bürokratların kendi aralarında seçtiklerine daha çok güveneceksiniz. Böyle şey olur mu? Bir insan temsil ettiği siyaseti bu kadar aşağılamaz. Doğrudan veya dolaylı, milli iradenin tam yansıması geliyor. Cumhurbaşkanını millet seçtiği için milletin seçtiği cumhurbaşkanı da 4 tane üye seçiyor. Meclisi millet seçtiği için milletin seçtiği Mecliste 7 tane üyeyi millet adına seçiyor. Bu mu yargının yürütmenin kontrolüne girmesi?. Bunlar deli saçması şeyler" dedi.
Güncel anket sonuçlarıyla ilgili de açıklamada bulunan Yıldırım, "Benim prensibim anketi ben yaparsam o zaman inanırım. Anket çok yapılıyor, havada uçuşuyor. Anketler yapılıyor ama onları paylaşmanın bir anlamı yoktur. Gerçek anket 15 Nisan akşamı sandıklar açılınca ortaya çıkacaktır. Milletimizin vereceği her kararın başımızın gözümüzün üstünde yeri vardı. Biz Kılıçdaroğlu gibi milleti namusunuzla, şerefinizle gidin oy verin, 'hayır' oyu verin diye yönlendirmiyoruz. Eğer o mantıkla gidersek 'hayır' oyu vermeyenler namuslu değil, onurlu değil, haysiyetli değil. CHP maalesef böyle zaman zaman gaflar yapıyor" ifadelerini kullandı.
"MANŞET ATARAK İKTİDARA AYAR VERME ZAMANI ESKİDE KALDI"
"Karargah Rahatsız" manşeti ile verilen habere ilişkin değerlendirmede bulunan Yıldırım, bu konunun eski Türkiye alışkanlığı olduğunu belirterek şunları dedi:
"28 Şubat'ta 'Genç subaylar rahatsız', 'TSK rahatsız' gibi başlıkları ata ata Refahyol hükümetini alaşağı ettiler. Bu AK Parti iktidarına sökmez. Bunu Balyoz, Ergenekon davasında gördük. Burada bize dayatma sökmez. Biz emri milletten alırız. Milletin dışında herkes milli iradenin temsilcisi hükümetin emrindedir. TSK'da, bürokraside hepsi milletin işini görür. Manşet atarak iktidara ayar verme zamanı eskide kaldı. Bunu yapanlar büyük bir yanlış içerisine düşmüştür. Bu konunun TSK boyutu var."
"KILIÇDAROĞLU AÇTIRMASIN KUTUYU, SÖYLETMESİN KÖTÜYÜ"
Milletvekili seçilme yaşının 18'e düşürülmesi ile ilgili eleştirileri ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun, 'AK Parti içinde oğullarını milletvekili yapmak istiyorlar. Hangi bakkalın, esnafın oğlu ya da çocuğu bakalım milletvekili olabilecek mi?' sözlerini değerlendiren Başbakan Yıldırım, "Benim 5 tane torunum var. Benim çocuklarımın en küçüğü 35 yaşını geçmiş durumda. Benimle ilgiliyse yanlış hesap yapmış böyle bir şey yok. Bunlar acizlik. Seçme yaşı aynı zamanda seçilme yaşıdır. Bir insan seçmek için ehliyetliyse seçilmek için de ehliyetlidir. Bu çarpıklığı ortadan kaldırmaya çalışıyoruz. Biz iktidara geldiğimizde seçilme yaşı 30'du, 25'e düşürdük. Şimdi ise 18 yapıyoruz. Zannediyorlar ki sadece 18 yaşındaki gençlere bu hak veriliyor. Yeni değişiklik 18-24 yaş arasındaki gencimizi ilgilendiriyor. Sadece 18 yaşındakiler 1 milyon 200 bir kişi. 8 milyon genci ilgilendiren bir değişiklik. CHP eğer bunu gençlere çok görüyorsa diyecek bir şeyim yok. 15 Temmuz'da şehit olan 7 tane 18 yaşında gencimiz var. Gençlerimize bu memleketin sorunlarını bilmez diyenler, gençlere apolitik diyenler 15 Temmuz gecesi o gençlerin ne güce sahip olduklarını gördüler. Belli ki ana muhalefet partisi gençleri anlamıyor. Gençlere hak vermede bu kadar haksız davranan başka birisi olamaz. Çocuklar, torunlar meselesine gelince orada açtırmasın kutuyu, söyletmesin kötüyü. Sayın Kılıçdaroğlu, SGK Genel Müdürü olduğu zaman 14 tane torununu sigortalı yaptırdığını biliyorsunuz. Orada dürüstlük dersi vermeye kalkmasın. Kişisel meselelere girmekten mümkün mertebe uzak duruyoruz. Ama girerse herkesin söyleyeceği şey var" açıklamasını yaptı.
"AÇIK HAVA MİTİNGLERİNİ BİRLİKTE YAPMA DÜŞÜNCEMİZ YOK"
16 Nisan öncesi MHP ile AK Parti'nin ortak miting yapıp yapmayacağını açıklayan Yıldırım, şunları söyledi:
"Biz ortak bir etkinlik yapmaktan ziyade MHP ile Sayın Bahçeli ile bir amaç birlikteliğimiz var. Beraber 'evet' için yola çıktık. Bu değişikliğin halkımız tarafından onaylanması için aynı doğrultuda ayrı ayrı programlar yapmaya karar verdik. Bazı kapalı toplantılar, biraz daha akademik toplantılar bizim de, MHP'nin de milletvekillerinin katılımı ile yapılıyor. Ama açık hava mitinglerini birlikte yapma düşüncemiz yok."
Milletvekili sayısının 550'den 600'e çıkartılması ile ilgili Kılıçdaroğlu'nun yapmış olduğu 'israf' açıklamasını ve 2019 yılında yapılacak seçimlerde MHP ile ortak listeyle AK Parti'nin seçime gireceği ve bunun için bu sayının arttırıldığına ilişkin iddialara da değinen Yıldırım, şunları söyledi:
"Falcıya mı sordular. Bunlar kahve falında falan ancak çıkar. Bunlar saçma sapan şeyler. Kafa karıştırmaya yönelik aklımızda fikrimizde olmayan işler. Yalanla dolanla bu işler olmaz. Eğer israf hesabını yapıyorsa önce 8 yıl görev yaptığı SSK Genel Müdürlüğünde 2 trilyon kurumu zarara uğrattı. O göreve geldiğinde kurum artıdaydı ve görevi bıraktığında kurum artıya geçti. Önce onun hesabını sorsun. Posta, telefon masrafları 10 milletvekilinin dönem boyunca maaşı kadar tutuyor. Bunların hesabını versin. İsraf diye bir şey yok. Türkiye'de 1946'da 462 milletvekili var. 1954'te 541 oluyor ve 60'ta 610 oluyor. 60'ta nüfus ne kadar? Bugünkünün yarısından az. Yıl 1995. DYP-CHP iktidarda ve anayasa değişikliği oluyor, 450'den 550'ye çıkıyor. O zaman niye dememişler bu fazla diye. Şimdi 80 milyon nüfus var. İnsaflı olmak lazım. Bunların hiçbirinin tutulacak yanı yoktur. Seçmen başına düşen milletvekili şuanda bile yetersizdir."
"CHP'NİN DEĞİŞMESİ LAZIM"
"Seçim sonucu ne olursa olsun erken seçime gidileceğine dair iddialar var. Bununla ilgili neler söylersiniz?" sorusuna Yıldırım şu cevabı verdi:
"Dedikodu ile amel olunmaz. Bizim öyle bir düşüncemiz yok. Bu bir seçim değildir. Bu bir referandum. Aynen 2007'de olduğu gibi. 2007'de biz, 22 Temmuz'da milletvekili seçimi yaptık ve yüzde 47 oy aldık. 21 Ekim'de de CHP yüzünden cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören anayasa halk oylaması yaptık ve orada da yüzde 69 cumhurbaşkanının halk seçsin dedi milletimiz. O karardan sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi kriz olmaktan çıkmıştır. Cumhuriyet tarihi boyunca hep kriz olan Cumhurbaşkanlığı seçimi meselesi çözülmüştür. Önemli bir değişim, dönüşüm gündeme geldiğinde CHP hemen rejim elden gidiyor. En önce ortaya bunu koyuyor. 2007 Cumhurbaşkanını siz seçemezsiniz dedi CHP, rejimi değiştiriyorsunuz dedi. Neymiş, AK Parti'li biri cumhurbaşkanı olamazmış, başörtülü eşi olan birisi cumhurbaşkanı olamazmış. Oldu. Rejim mi değişti? Başörtüsü yasağını kaldıralım dediğimiz zaman da bu bir rejim meselesidir dediler. 28 Şubat'ta gençlere kızların başını zorla açtırmalarının sebebi neydi? Rejimin korunması. O yasakların hepsi ortadan kalktı ve yetmedi kamu kuruluşunda da, poliste de var, askerde de var. Karar alındı ama uygulama gelecekte olacak. Bunlar CHP'nin kafasındaki tek parti döneminden kalmış korkulardır. CHP'nin mutlaka değişmesi lazım. Her şey değişir CHP değişmez."
Fetullah Gülen'in iadesi konusundaki gelişmeler hakkında bilgi veren Yıldırım, "Bu iddialar takip ediliyor. İddialar bize geliyor ve bizde ilgili makamlara bu bildiriyoruz. Yeni yönetimin FETÖ'nün iadesi konusunda işi daha sıkı tutacağına, bu işi daha çok ciddiye alacağına inanıyorum. Temaslarımızda bu meselenin iç yüzünü anlattık. Bu darbe girişiminin azmettireninin, planlayıcısı ve uygulayıcısının bunlar olduğunu belgeler ile ortaya koyduk. Buradan bir yapıcı sonuç bekliyoruz" diye konuştu.
OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna ilişkin de bilgi veren Yıldırım, şunları söyledi:
"Bu komisyon henüz göreve başlamadı. Mevcut komisyonlar daha önce bakanlıkların kurduğu başbakanlıkta kurulan itiraz değerlendirme komisyonlarıydı. Bunlar idari kararla kurulmuş komisyonlar. Bu komisyonların çalışmaları devam ediyor ama İtiraz edenlere hukuki bir yolu açmıyor. Bu kurulan bir KHK ile kurduk. Burada adı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu. Bu komisyon artık hukuki dayanağı olan bir komisyon. 7 üyeden oluşuyor. 3 üye Başbakan tarafından atanıyor, 1 üye Adalet Bakanlığı tarafından veriliyor, 1 üye mülki idare amirlerinden İçişleri Bakanlığı tarafından öneriliyor, 2 üye de HSYK tarafından öneriliyor. Komisyon kendi üyeleri arasından bir başkan seçiyor ve çalışmalara başlayacak. Şuan da kuruluş aşamasında. Memuriyetten çıkartma işlemlerini değerlendirecek, öğrenciliği ile ilişiği kesilenlerin durumu değerlendirilecek, özel kurum ve kuruluşların kapatılmasının durumunu değerlendirecek, emekli personelin rütbeleri söküldü, o rütbe konularının iadesi değerlendirilecek. Şuan da yüz binin üzerinde müracaat var. Bu müracaatlar oraya aktarılacak. Talepler burada incelenecek. Ya diyecekler senin itirazın yerindedir iade edecekler ve iş bitecek. Sen müracaat ettin sana yanlış işlem yapılmış, hakların iade edildi veya doğru işlem yapılmış diyecekler ve yargı yolu açılıyor. Hakkını yargıda arayabileceksin. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gidebileceksin. Bu gerçek anlamda hukuki bir yolu da açmış oluyor. Rakamlar, uzaklaştırma 31 bin 14, memuriyetten çıkartma 96 bin 499, toplam 128 bin 13. PKK ve DHKP-C gibi bölücü terör örgütleriyle ilişki içinde olanlarda var. Bunlarda da uzaklaştırma 141, ihraç 2 bin 796, toplam 2 bin 937'dir. İade edilenler ise 12 bin 586'dır. Dosyası bekleyenler ise 100 bin civarıdır."
"Haziran 2015 seçimlerinin ardından koalisyonun gündeme gelmesi ile MHP Genel Başkanı Bahçeli'ye Başbakanlık teklifi yapıldı CHP tarafından. Bu modelin FETÖ tarafından tanzim edildiği söylendi. O gün HDP destekli bir koalisyon hükümeti olsaydı Türkiye bugün nerede olurdu?" sorusuna Yıldırım şöyle cevap verdi:
"15 Temmuz muhtemelen olmayabilirdi veya daha öncede olabilirdi. Kurulacak hükümeti hayal edin. Bir yanda HDP bir yanda MHP var. Dünya bir araya gelse ikisi bir araya gelemeyecek iki partiden bahsediyoruz. Sayın Bahçeli orada önce memleketim, partim sonra dedi. O hükümet zorlamayla kurulmuş olsaydı bile uzun ömürlü olmazdı. AK Parti iktidarının bütün kazanımları bir çırpıda giderdi. Terör örgütleri daha da azardı ve muhtemelen PKK ve FETÖ çok daha tehlikeli bir boyuta ulaşabilirdi."
Rakka'ya ortak operasyon olup olmayacağı yönünde bilgi veren Yıldırım, "Bunun için henüz her şey bitmiş değil. ABD'ye biz teklifimizi yaptık ve bize resmi bir dönüş olmadı. Ortada yazılan çizileni veri kabul ederek bunların başka planları var demek doğru olmaz. Biz onlara teklifimizi yaptık. Yapacağınız her türlü faaliyeti Türkiye ile yapmanız işin doğru olanıdır dedik. Şuan da onların cevabını bekliyoruz. Terör örgütlerinin olduğu yerde biz olmayız" dedi.
Bingöl'deki mitingin ardından yoğun sis nedeniyle Muş'un Kale Mahallesi'ne zorunlu iniş yapan Yıldırım, yaşananları şöyle anlattı:
"Bingöl mitingi muhteşemdi. Müthiş bir coşku vardı. Gün kararmadan Muş'a gidelim dedik. Muş Havalimanında yoğun sis olduğu için uçak kalkamadı. Yoğun sis olduğu için helikopterle gidelim dedik. Gittik şehrin üzerine şehrin üzerinde bir şey gözükmüyor. Biraz daha alçal filan dedik. Binaların arasından falan baktık inecek bir yer bulamadı. Şuraya inebilirsin dedik ve inince helikopter kara oturdu. Bizde o karları yara yara Muşlular ile buluştuk. Vatandaşın derdi ile dertlenirsen, vatandaşa ulaşmak istersen her türlü zorluğu aşarsın. Kale Mahallesi kentsel dönüşüme tabi tutulmuş bir mahalle. Onların sorunlarını dinleme fırsatımız oldu. Orayı çok güzel hale getireceğiz."
07.03.2017 08:12:30