“Rusya, nükleer savaşın kabul edilemez olduğu ilkesine göre hareket etmektedir”
Rusya'nın ihtiyaç görülmesi halinde nükleer silah kullanıp kullanamayacağı sorusunu yanıtlayan Yerhov şunları söyledi:
“Bu, tam olarak, Batı'nın hem Rusya'yı hem de Ukrayna'yı zayıflatmak amacıyla çatışmayı uzatmaya çalıştığını kanıtlamaktadır. Tanklar ve ağır silahlar bunun için tedarik edilmektedir, çünkü ne kadar çok silah temin edilirse bu çatışma o kadar uzun sürecektir. Bunu yapan, hangi söz ve maksatla arkasına saklanırsa saklansın, dökülen kanın devam etmesinden de sorumludur. Nükleer silah kullanımına gelince, çeşitli manipülasyonlarla Rusya'yı Ukrayna'da nükleer silah kullanma tehdidinde bulunuyormuş gibi göstermeye çalışan Batı'nın kendisidir. Ukrayna çevresindeki kriz bağlamında, bizzat ABD ve müttefikleri, nükleer retoriği kamuoyunun gündemine aktif olarak sokmaya çalışmaktadır. Rusya, nükleer caydırıcılık alanındaki politikasını uygularken, kesinlikle ve tutarlı bir şekilde, bir nükleer savaşın kabul edilemez olduğu ilkesine göre hareket etmektedir. Bu savaşın bir kazananı olamaz ve böyle bir savaş asla açılmamalıdır. 2022'de nükleer silaha sahip beş ülkenin liderlerinin nükleer savaşın önlenmesi ve silahlanma yarışının önüne geçilmesine ilişkin ortak açıklaması, Rusya'nın inisiyatifiyle yapıldı. Nükleer silahları ancak ülkemizin varlığına yönelik bir tehdit olması durumunda ve bu tehdidi ortadan kaldırmak için kullanabileceğimiz, doktrin belgelerimizde çok açık bir şekilde belirtilmiştir.”
“Ukrayna, ön koşullar ileri sürerek müzakereleri açıkça reddetmektedir”
Rusya ve Ukrayna arasında şu anda devam eden bir müzakerenin bulunmadığını hatırlatan Yerhov, “Taraflardan biri olan Ukrayna, aleni bir şekilde yerine getirilemeyecek olan ve ‘sahadaki' güçlerin gerçek durumuna karşılık gelmeyen ön koşullar ileri sürerek müzakereleri açıkça reddetmektedir. Ancak elbette er ya da geç anlaşma yapmak gerekecek, er ya da geç çatışmanın üzerine bir çizgi çekmek ve çatışma sonrası yaşamın koşullarını belirlemek gerekecek. Müzakereleri kimin, nasıl, nerede ve kimin yardımıyla yürüteceğine dair spekülasyonda bulunmak şu anda çok anlamlı değil. Görünüşe göre birçok şey, önümüzdeki haftalarda ve aylarda gelişecek olayların dinamiklerine bağlı olacak. Bu sürece yapılacak her türlü katkının faydalı olacağı aşikardır. Yalnızca bu durumda, böyle bir katkı sunmak istediğini iddia eden tarafın her iki tarafça da ‘adil bir arabulucu' ve gerçekten tarafsız bir kolaylaştırıcı olarak görülmesi gerektiği unutulmamalıdır” dedi.
“Bu yaptırımlar hem silahların hedefinde olanlara hem de silahları kullanmaya çalışanlara zarar veren bir kötülüktür”
Büyükelçi Yerhov, batılı ülkelerin Rusya'ya yönelik uyguladığı yaptırımları değerlendirerek, “Her şeyden önce, BM'yi bypass ederek uygulanan yaptırımların gayri meşru olduğunu söylememiz gerekir. Gelin objektif olalım: Bu, hem bu silahların hedefinde olanlara hem de bu silahları kullanmaya çalışanlara zarar veren büyük bir kötülüktür. Yaptırımlara katılan hemen hemen tüm ülkelerde, ekonomik büyüme dinamiklerinde yavaşlama kaydedilmektedir. Aslında bazı önde gelen Batı ekonomileri, resesyonun (durgunluğun) eşiğindeydi. Nüfusun gelirleri azalmaktadır. Girişimciler ciddi maddi kayıplar yaşamaktadır. Özellikle Avrupa'da ciddi bir sosyo-ekonomik sorun olarak eşi benzeri görülmemiş derecede yüksek enflasyon yaşanmaktadır. Uzmanlara göre, Rusya'ya yönelik yaptırımların ışığında, yabancı şirketler yaklaşık 240 milyar dolar kaybetti. Rusya'nın altın ve döviz rezervlerinin önemli bir kısmının fiilen ‘dondurulması', birçok ülkeyi bu alandaki stratejilerini yeniden değerlendirmeye sevk etti. Özellikle de, Batı'dan bağımsız bir politika izlemek isteyen ülkeler, tasarruflarını altın külçeler halinde tutmaya aktif bir şekilde geri dönmektedir. ABD devlet tahvillerinin satışlarında artış görülmeye başlandı. Uluslararası ödemelerde, dolar ve avroya alternatif para birimlerinin payı artmaktadır” diye konuştu.
“(Rusya'ya uygulanan yaptırımlar) Bazı ülkeler sessiz bir şekilde bypass etmeye çalışıyor”
Genel olarak, ilginç bir tablonun ortaya çıktığının altını çizen Yerhov, “Bazı ülkeler bir yandan Washington ve Brüksel'in emriyle bize yaptırımlar uygularken diğer yandan da bir şekilde, tercihen çok ama çok sessiz bir şekilde kendi iş dünyalarının çıkarları için onları bypass etmeye çalışıyor. Ayrıca, tamamen aritmetik olarak, yaptırım uygulamayan ülkelerin dünya nüfusunun çoğunluğunu temsil ediyor olması da önemlidir. Genel itibarıyla, eğer Batı bize bir şey satmak istemiyorsa, biz Doğu'ya bakacağız. İhracatta da aynı şekilde. En nihayetinde, Türkiye ile son bir yılda büyük artış gösteren ticaret ciromuz bunu bizzat kanıtlamaktadır” ifadelerini kullandı.