Minyatür boyuttaki mikroyeşillerin olgun versiyonlarıyla kıyaslandığında yaklaşık 40 kat daha fazla bir besin değerine sahip olduğu belirlendi. Van’da uzun yıllardır bitkiler üzerinde çalışmalar yapan Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüveyde Tunçtürk, bitkinin gövde ve yaprak kısımlarının henüz olgunlaşmadığı, özellikle 1-3 haftalık bir büyüme döneminde hasat edildiğini ve bu dönemde kotiledon yapraklardan bitkinin diğer organlarına besin aktarımı yapılmadan hasat edildiğinde besin değerinin çok yüksek olduğunu yaptıkları araştırmayla ortaya koydu.
İHA muhabirine konuşan Öğretim Üyesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rüveyde Tunçtürk, son dönemlerde beslenme değeri yüksek olan alternatif ürünlere gittikçe yönelimin arttığını belirtti. Yenilebilir bitkilerin, tohum ekiminden sonra yaklaşık 7-21 günlük sürede gövde ve ilk yapraklarını oluşturdukları, bitkinin 5-10 santimetre boya ulaştığı dönemde toprak üstü aksamının çiğ olarak tüketilmesine ‘mikroyeşil’ denildiğini ifade eden Prof. Dr. Tunçtürk, “Yaptığımız çalışmalarda mikroyeşillerin sadece gövde ve yaprak kısımlarının erken evrede hasat edilmesi ile besin değerinin çok yüksek olduğunu tespit ettik. Amerika Ulusal Veri Tabanı kayıtlarına göre, minyatür boyuttaki mikro yeşillerin olgun versiyonlarıyla kıyaslandığında yüksek bir besin değerine sahip olduğunu kendi araştırmalarımızla da teyit ettik. Kısa yetişme döngüsüne ve yüksek besin içeriğine sahip olması önemli bir avantajdır. Özellikle insan sağlığı açısından, toksik etki oluşturan nitrat içeriği bakımından da olgun versiyonlarına göre daha düşük içeriğe sahiptir. Ayrıca, Dünyada nüfusun yaklaşık yüzde 60’ında demir, yüzde 30’unda çinko ve yüzde 15’inde de selenyum eksikliği olduğu düşünüldüğünde, mineral eksikliğin giderilmesinde de mikroyeşillerin değerlendirilme potansiyeli son derece yüksektir. Yaptığımız çalışmalarda öne çıkan bazı bitkilerimiz var. Bunlar; çemen, kişniş, ekinezya gibi bitkiler de olgun versiyonlarıyla karşılaştırıldığında yüksek oranda fitokimyasallar içerdiği ve besleyici değerinin yüksek olduğu yapılan çalışmalarımızla belirlendi” dedi.
“Ülkemizde ve dünyada beslenme açısından yeni bir akım ve gittikçe trend oluyor”
Son zamanlarda sağlıklı beslenmeye yönelik eğilimin arttığını dile getiren Tunçtürk, “Mikroyeşiller, yüksek klorofil içeriğiyle insanlarda cildin pürüzsüzleşmesi, cilt sağlığının korunması, sivilcelerin giderilmesi, yaraların tedavi edilmesi, sindirimin kolaylaştırılması ve bağışıklığın sağlanması noktasındaki özellikleriyle ön plandalar. Mikroyeşiller aslında konsantre ürünlerdir. Çünkü genç evrede hasat edildiği için beslenme değerleri çok yüksektir. Erken evrede hasat edilen mikroyeşiller; garnitür olarak, salatalarda, tatlı, tuzlu yemeklerde ve özel lüks restoranlarda kullanımı çok yaygındır. Detoks içeceklerine de mikroyeşillerden elde edilen tadı damağımıza uygun olan bitkileri ekleyerek bu içeceklerin verimliliğini artırabiliriz. Bu anlamda da yeni bir gıda bileşeni olarak kullanılabilir” diye konuştu.
“Önemli olan doğru zamanda hasat ederek tüketmek”
Mikro bitkilerin çeşitli hastalıklara iyi geldiğinin de altını çizen Tunçtürk, “Mikroyeşiller; kalp damar rahatsızlıkları, cilt hastalıkları, bağışıklığın güçlendirmesi ve göz rahatsızlıkları gibi bazı kronik hastalıklara yakalanma riskini de azaltma özelliğine sahiptirler. Diyabetin de kontrolünü sağlıyor. Ayrıca tarımsal girdileri neredeyse hiç yok. Çok az bir su ve toprakla besin değeri yüksek gıdalar elde edilebiliyor. Bunun için özel bir ortama da gerek yok. Ev ortamında, mutfak, balkon ve ya bahçede yetiştirilebilir. Önemli olan doğru zamanda hasat ederek tüketmek” şeklinde konuştu.