Yrd. Doç. Dr. Serkan Aslan, ayrılık acısının kanın pıhtılaşmasında, kan basıncında ve kalp hızı kontrolünde değişikliklere yol açtığına dikkat çekti.
Kalp, aşkı hissettiğinde vücutta keyif ve mutluluk veren endorfin hormonu salgılanıyor. Kalp dahil tüm organlar bundan olumlu etkileniyor. Düşük sosyo-ekonomik düzey, sosyal destek eksikliği, iş stresi, aile yaşamında depresyon, anksiyete, düşmanlık ve D tipi kişilik; hem kalp-damar hastalığı (KDH) gelişme riskine, hem de mevcut olan KDH'nın klinik seyrinin kötüleşmesinde katkıda bulunur. Düşük eğitim düzeyi, düşük gelir, düşük statülü iş sahibi olma veya yoksul bir yerleşim bölgesinde yaşama şeklinde tanımlanan düşüksosyo-ekonomik düzeyin kadın ve erkeklerde hem tüm nedenli, hem de KDH'ya bağlı ölüm riskini arttırdığını gösteriyor.
Sosyal izolasyon ve sosyal destek eksikliği, başkalarından izole veya bağlantısı olmayan kişilerin zamanından önce KDH'dan ölme riski taşıyor. İş ve aile yaşamında yüksek psikolojik talepler ve iş gerginliğine bağlı stresin erkeklerde KDH gelişimi için bir risk faktörü olduğuna dair kanıtlar mevcut. Kadınlar ile ilgili çalışmalar daha az olmasına karşın, aile yaşamında uzun süreli stres durumunun da KDH riskini arttırdığı görülüyor. Psikolojik hastalıklar arasında depresyonun, bir çok çalışmada KDH gelişimini arttırdığı ve klinik seyri kötüleştirdiği, anksiyete ve panik atakların da KDH olay riskini arttırdığı biliniyor. Yaygın anksiyete ve panik ataklar mevcut KDH'nın seyrini daha da kötüleştirebilir. Son çalışmalar anksiyetenin yeni KDH ve kalp krizi sonrası istenmeyen olaylar için bağımsız bir risk faktörü olduğunu doğruluyor. D tipi kişilik yapısı kronik stres altında kalan ve stresle baş etme yöntemlerini bulamayan endişeli, mutsuz, yorgun, isteksiz olan kişileri kapsar. Bu kişiler, hiçbir şey yapmak istemezler. Negatif düşüncelere sahip olan, sosyal ve iş hayatından kopuk tiplerdir. KDH geçirme riskleri normal popülasyona göre 2-3 kat fazladır.