İşte ünlü şarkıcının yakalanma anından bugüne yaşadıklarını derlediği o kitaptan çarpıcı satırbaşları:
"HAPSE GİRERKEN BİLE YIKILMADIM"
İlk yakalandığım firari dönemin ardından, 16 Kasım Cumartesi beni Vatan Caddesi'ndeki emniyete götürdüler. Rezalet bir yer, hatta rezalet ötesi. Adı üzerinde nezarethane. Lakin kesilmiş biletimiz. O gece bitmedi, bitmek bilmedi. Sabah oldu. Memurlara dönüp "Çok saçma gelecek ama sizden bir şey rica edeceğim" dedim. "Cezaevine gitmeden önce benim yüzüme mutlaka bir şey sürmem, kendimi iyi hissetmem, moral bulmam lazım." Memur kız bana güldü. "Ne olur, çok ciddiyim" dedim. Çantamda vardı bir şeyler ama yanıma vermemiş, emanete almışlardı. Sonra beni tuvalete çıkardılar. O küçücük lavabo kılıklı yere. Lakin hapse girerken bile yıkılmadım. "Kadın her yerde kadındır. Nezarethanedeki kenefte bile."
"ŞARKILAR EN BÜYÜK ÇIĞLIĞIM"
Beş buçuk aylık firari dönem ve bir aylık cezaevi sürecinin ortasında, koğuşumdaki buz gibi demir yığını ranzanın alt katında, oturup ilk defa yazmaya başlamış halde buluyorum kendimi. Niye bugüne kadar iki satır yazıyı bir araya getirip de yazamadım bilemiyorum. Hâlâ kırgınım ama öyle içini akıtabilen, dağa taşa haykırabilen biri değilim pek. Şarkı sözlerim en büyük çığlığım, melodiler ise içimi döküp haykırdığım gizli gizemim olmuştu bu zamana dek.
Yirmi bir adım boyunda, on adım eninde, volta atılan ve adına havalandırma denilen bir yerimiz var. İşte o küçücük gökyüzünü gördüğümüz yer burası. Kilo almamaktan çok, yosun tutmamak için yürüyorum.
"BAGAJA OTURUYORSUN RESMEN"
Adli Tıp'a gideceğim için tuhaf bir heyecan vardı içimde. Düştüm yollara fakat beni götürdükleri araç çok gücüme gitti. O kadar kötü ki, bagaja oturuyorsun resmen. Esir kampına düşmüş gibi, çok fena. Bu arada radyoda "İyisin Tabii" çalıyor. Şaka gibi! Gücüme gitti, başladım minik minik ağlamaya. Sonunda geldik Adli Tıp'a. "Allahım neler yaşıyorum ben böyle ne olur kurtar beni buradan yalvarırım" diyorum içimden.