GÜNDEMHaber Girişi : 12 Eylül 2017 11:58

Erdoğan: 'Medya zulme sessiz kalmasın'

Erdoğan: 'Medya zulme sessiz kalmasın'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 28 Şubat ile ilgili medyaya büyük görev düştüğünü belirterek, "Bu süreçte mağduriyetlerin giderilmesini hatırlatma hususunda tabii ki medyaya da önemli görev düşüyor, medya zulme sessiz kalmasın'' dedi.
(HABERAL25) 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, resmî ziyaret gerçekleştirmek ve İslam İşbirliği Teşkilatı 1. Bilim ve Teknoloji Zirvesi'ne katılmak üzere Kazakistan'ın başkenti Astana'ya gitmişti. Temasları sonrası yurda dönen Cumhurbaşkanı Erdoğan, uçakta Yayın Koordinatörümüz Yücel Koç'un da aralarında bulunduğu gazetecilerin sorularını cevapladı. Birçok konuda kritik açıklamalarda bulunan Erdoğan'ın konuşması özetle şöyle:

MYANMAR KATLİAMI: Arakan'da insanlık dramı yaşanıyor. O insanlar günlerdir aç susuz... Maalesef yolda vefat edenlerin sayısı yüksek. Kızılay, AFAD elinden geleni yapıyor. Başta Dışişleri Bakanlığımız olmak üzere, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın çalışmaları sürüyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda da bu hadiseyle ilgili bir oturum talebimiz var, o da kabul gördü.

EMİNE HANIM'IN ZİYARETİ: Arakanlıların yaşadığı felaketi bana aktardı. Gerçekten çok perişanlar. Ben bu konuyu İran Cumhurbaşkanı'na da söyledim. 'Dayanışma içinde beraber bir şeyler yapalım' dedik. O da olumlu bir yaklaşım sergiledi. Temennimiz odur ki, eşimin de orada tespit ettiği şeyleri göz önüne alarak, inşallah bu dramı en kısa zamanda -sona erdiririz diyemiyorum- en azından hafifletmeyi başarırız.


ÇAĞLAYAN DAVASI: Kazakistan'a hareket etmeden önce hava limanındaki basın toplantımda, sorduğunuz hususlarda söylenmesi gerekenleri söyledim... 'Buradan çok pis kokular geliyor'. Trump'la telefon görüşmemizde ikili ilişkilerin daha da güçlendirilmesi gerektiğine değindik. İki ülkenin stratejik ortak olduğuna, bunun ilişkilere de yansıması gerektiğine işaret ettik. Ayrıca bölgesel konuları konuştuk. Myanmar'ı konuştuk. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu esnasında tüm konuları yüz yüze görüşmemizin faydalı olacağı, bunu gerçekleştirme hususunda da mutabık kaldık.

ASTANA SÜRECİ: Özellikle İdlib hakkında şunu söyleyebilirim. Ayın 14'ünde yapılacak Astana Zirvesi önem arz ediyor. Şu anda İdlib'de Rusya ile daha önce mutabık kaldığımız gibi süreci işletiyoruz ve bu şekilde süreç şu an çalışıyor. Rusya ile bu konuda aramızda herhangi bir ihtilaf söz konusu değil. İran ile de yaptığımız görüşmede ihtilafa konu olabilecek herhangi bir başlık gündeme gelmedi. Öyle zannediyorum ki Astana zirvesi sonrasında da aramızdaki sağlıklı görüşmeler bu şekilde devam edecektir. Gelişmeler olumlu istikamette sürüyor.

GÖÇMEN BAKANLIĞI: İsminin büyük olması, bir meseleyi çözmez. Şu anda İçişleri Bakanlığımız bünyesinde göç işleri ile alakalı bir genel müdürlüğümüz var zaten. Orası en ince teferruatına kadar çalışmalar yapıyor. Vatandaşlık çalışmalarını da zaten bu çerçevede yürütüyoruz. Bu konuyla ilgili olarak halkıma, vatandaşlarıma özellikle tavsiyem, tavsiyeden öte ricam, meseleye daima duyarlı yaklaşmalarıdır. Bu bir insani mesele. Allah göstermesin böyle bir durum bizim de başımıza gelebilirdi. O zaman biz ne yaparız? O duruma düşenlerin tutunacak dal aramaları normal, Bu insanlar nereden geldi? Bombalardan kaçtılar.

S-400'LERİN DURUMU: S-400 ile ilgili arkadaşlarımız imzalarını attılar. Bildiğim kadarıyla kaporayı da verdiler. Bundan sonraki süreç de zaten Rusya'dan bize aktarılacak kredi ile ilgili devam edecek bir süreçtir. Gerek Sayın Putin, gerekse şahsımın bu konuda kararlılığımız var. Türkiye Cumhuriyeti'nin savunma sanayi veya savunmasıyla ilgili bağımsızlık ilkelerini veya bağımsız kararını herhâlde kimsenin tartışmaya hakkı yoktur. Biz kendi bağımsızlığımızla ilgili kararımızı kendimiz veririz; ülkemizi savunmak için koruma tedbirlerini de, güvenlik tedbirlerini de kendimiz almakla mükellefiz. Eğer bir yerlerden bu noktada herhangi bir savunma unsurunu tedarikte zorluk çekiyorsak, girişimlerimiz çoğu kez engellemelere takılıyorsa biz ne yapacağız, başımızın çaresine bakacağız.

CHP-YARGI POLEMİĞİ: Şunu bir defa inanarak, bütün samimiyetimle söyleyeyim, CHP'nin yürüyüşü gerçekten "Sözde Adalet Yürüyüşü"dür. Zira CHP'nin öncelikle adalet kavramını, mefhumunu anlaması lazım. Bunu bir defa bilmiyorlar. Danıştay Başkanımızın, Yargıtay Başkanımızın, ana muhalefetin söylemlerini yargıya, hukuka adeta müdahale gibi gördüklerini; bundan rahatsız olduklarını düşünüyorum. Muhtemelen bu sebepten dolayı, o yakışıksız söylemler karşısında, bunlara bir hukuk dersi verme noktasına gelmiş olmalılar... Herhâlde Kılıçdaroğlu'nun kalkıp da Zerrin Hanım'a hukuk dersi verecek hâli yok. Onların daha çok mürekkep yalaması lazım. Aynı şekilde Yargıtay'a böyle bir şey verecek hali yok. Daha çok mürekkep yalaması lazım. Ama bunlar (Kılıçdaroğlu) tabi haddini bilmiyor. İşte yanında bir hukukçusu var. Görüyorsunuz, öldürülen teröristlerin hakkını savunuyor. Ne hakkı ya? Bunlar terörist. İşte bir tanesi de Kılıçdaroğlu'nun Artvin'de kendisine eylem hazırlığında olan terörist ya... Bak, onu vurdular. Yahu teşekkür etmen lazım senin. Bırak teşekkürü, tam aksine gelip üzerine saldırıyorlar. "Adalet adalet" diye seçim kazanılmaz. Adaleti yaşayarak ve dağıtarak seçim kazanılır. Eğer bizim milletimiz AK Parti'ye bu oyları verdiyse, iktidarın, eğitimde, sağlıkta, emniyette, ulaşımda, dış politikada enerjide bütün bu yaptıklarını gördü ve onun için de devam dedi.

ALMANYA İLE GERİLİM: Bizim Alman halkıyla, Almanlarla hiçbir sıkıntımız yok. Sorun, Almanya yönetimindeki yetkililerin yanlış tavırlarından kaynaklanıyor. Dolayısıyla yanlış tavırlara son verilmesi lazım. Saldırılar sürdürmeleri halinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak elbette onurumuzdan taviz veremeyiz. Almanya'nın şu anda teröre yataklık yapan bir ülke hâline gelmesini normal karşılayamayız. Hatalı tavırlar dolayısıyla, Alman yönetimine kırgınlığımız var.

ESAD'LA GÖRÜŞME İDDİASI: Herhâlde birileri özel dolaştırıyor. Ben Esad ile görüşmedim, görüşmeye de pek niyetim yok.

MEDYA ZULME SESSİZ KALMASIN

Cumhurbaşkanı uçağında yer alan ve 28 Şubat'ın sembol mağdurlarından gazeteci-yazar Yakup Köse kaleme aldığı kitabını Erdoğan'a hediye etti. Bu konuda konuşan Erdoğan şunları söyledi: Bu süreçte mağduriyetlerin giderilmesini hatırlatma hususunda tabii ki medyaya da önemli görev düşüyor. Yakup Bey, bu ülkede üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir olayı anlattığı kitabını bize hediye etti. 14 yaşında bir çocuğun idama mahkûm olması düşünülecek bir şey değil. Benim de idama mahkûm edilmem istendi ama son anda yırttım. Bizi de apar topar götürüyorlardı. Niye şu yatırımı yaptık diye idamımızı istediler. O meşhur savcı vardı, Nuh Mete Yüksel. Baktık bizim idamımızı istedi, Allah'tan adil bir hâkime rastladık da, bir de nöbetçi mahkeme çıkardılar. Dedim tezgâhı kurdular herhalde. Gerçek adalet sahibi olan Allah. Orada kararı verdi ve işi yırttık. Şimdi Yakup'un kitabına bakınca çok üzüldüm, bir hâkim bir savcı böyle bir 14 yaşındaki masumu ne yapar da idama mahkûm eder. (Kendisi 11 yıl cezaevinde yatmış) O FETÖ denilen ahlaksız takımı, o namussuzlar nelere imza atmadılar. Sadece onlar değil. Yani beni de oraya götürenlerin verdiklerini size kimliği hakkında bilgi versem şaşarsınız. Adalet diye isteyenlerin şu anda "kimliktaş"ları bunlar. Aynı kimliği taşıyanlar o kararları verdiler. Bir tanesinin ismini verdim size...


BANKALARIN ÜZERİNE GİDECEĞİZ

"Bankaların kredi olayındaki tutuculuğunu kesinlikle aşacağız. Onları sıkıştıracağız" diyen Erdoğan şunları söyledi: Devlet bankaları başta olmak üzere üzerlerine gideceğiz. Özellikle yatırımcımız krediye rahat erişebilmesi lazım ki bu adımlar atılabilsin. Bunun önünü devlet olarak açalım dedik açıldı ama bu yeterli değil. Bankaların da bu işi kolaylaştırması lazım böyle yüzde 15-16'lara varan faizlerle olmaz. Aşağı çekilmesi lazım. Bu konuda sinyallerimizi verdik.

YATIRIMCIYI KÖŞEYE SIKIŞTIRARAK OLMAZ

Sayın Başbakanımızla beraber ilgili bankaları konuşacağız. Diyeceğiz ki, bunu aşağı çekeceksiniz ona göre biz sürümden kazanacağız. Yatırımcıyı köşeye sıkıştırarak değil. Bunu yapınca hem yatırımda farklı bir süreç olacak. İnanıyorum ki Türkiye farklı bir kalkınma performansını elde edecek. Mesela Merkez Bankası döviz rezervi 106'ya düştü bir ara, şimdi 112 milyar dolara ulaşmış vaziyette. Biz biliyorsunuz biz döviz rezervini 27,5 milyar dolardın teslim aldık 15 yıl önce. O zaman IMF'ye olan borcumuz 23,5 milyar dolardı. IMF 2013'te bitti. Merkez 135'e kadar bir ara çıktı. Tam o Gezi noktasında oldu faiz 4,6'ydı. Zaten orada çılgına döndüler ve darbeyi vurdular.

BAŞARILI OLAMADILAR

Bu ülkelerin adını vermeyeceğim, mercilerin adını siz de biliyorsunuz. Aynı şeyleri başka yerlerde yapıyorlar ama Türkiye'de başarılı olamadılar. İşte Venezuela Devlet Başkanı ile konuşurken o da bu noktada aynen bizde oynanan oyun neyse orada da aynı oyunu oynadılar. Aktörler aynı aktörler. İnşallah bunları aşmış olacağız.

'DİRİLİŞ'TEN RAHATSIZLAR

AB'de de 3 gündem maddesi var deniliyor: Recep Tayyip Erdoğan...
Yani Recep-Tayyip-Erdoğan... (Gülüşmeler...)
Evet... Siz AK Parti İl Başkanları toplantısında, "Erdoğan size ne yaptı?" dediniz. Sahi, siz ne yaptınız? Avrupa neye veya hangi diziye reaksiyon gösteriyor sizce?
Diriliş dizisine... (Gülüşmeler...)
Cevabınızı alsak?
(Gülerek) Bence yeterli... Her şeyi anlatmıyor mu? 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.