İlbaş, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
"28 Şubat 1997, Milli Güvenlik Kurulu kararları sonrası ordunun baş tehdit irtica değerlendirmesi ve Müslüman kesimi eğitimden medyaya, sermaye gruplarından dernek ve vakıflarına kadar "iç tehdit" olarak tanımlaması ile tüm özgürlük alanlarına, değer yargılarına "topyekün savaş" ilan ettiği zorbalıklarla dolu bir utanç tarihidir. Literatüre "Post Modern Darbe" olarak giren bu süreç; sadece asker tarafından değil sözde sivil toplum örgütleri, üniversiteler, medya ve sermaye grupları tarafından sınır tanımaz bir baskı ve zorbalık uygulamasına dönüşmüş, bu gruplar aldıkları brifinglerle militarizmi meşrulaştırmak için her türlü gayri hukuki uygulamaya imza atmış geride telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi hasarlar bırakmıştır. "İrtica" tehlikesi adı altında başlatılan ve dindar kesimi hedef alan baskı ve zulümler, akıl almaz algı oyunları ile desteklenerek ülkenin en önemli sorunu haline dönüştürülmüştür. Toplumu fişleme birimleri oluşturulmuş"kamusal alan" zorlama tabiri ile bir sürek avı haline getirilmiştir. Bu süreçte STK görünümlü birçok dernek ve grup militarizmin gönüllü kolluk gücü olarak faaliyet yürütmüştür".
Süreçte birçok kişinin idamla yargılandığını belirten İlbaş, şöyle devam etti:
"En barışçıl özgürlük eylemleri şiddetle bastırılmış gazeteciler, sivil toplum mensupları, öğrenciler DGM'lerde idamla yargılanmıştır. Süreç içindeki uygulamalar; insan hakları, hukukun üstünlüğü, eğitimde fırsat eşitliği, inanç özgürlüğü gibi anayasal hakları hiçe sayarken ulusal ve uluslararası kurumlar ve sözleşmeler de yanlı tutumu ile meşruiyetini kaybetmiştir. "Gerekirse silah bile kullanırız" ifadesi ile mücadele edilen kitlenin terör örgütü olduğu algısı yerleştirilmeye çalışılmıştır. Darbeyi, baskı ve zulmü meşrulaştırıcı her türlü kaos da çeşitli entrikalarla oluşturulmuştur. Ordu, yargı, medya ve sermaye grupları hep birlikte hareket ederek Refah-Yol Hükümeti istifaya zorlanmıştır. Milletin iradesiyle alay edercesine "Beceremediniz Bırakın" diyenlerin sözleri, zafer çığlıkları eşliğinde ana haber bültenlerinde ve manşetlerde yer bulmuştur. Toplumun büyük bir kesiminin maddi ve manevi zarar gördüğü 28 Şubat Darbesi'nin en büyük mağdurları eğitim hakkı gasp edilen İmam Hatip ve üniversite öğrencileri olmuştur. İmam Hatiplerin orta kısımlarını kapatmaya yönelik uygulamaya alınan 8 yıllık kesintisiz eğitim, üniversite sınavlarına girişte uygulanan katsayı engeli, üniversitelerde başörtüsü yasağı ile tarihte örneğine ender rastlanır bir adaletsizliğe imza atılmıştır. İmam hatip okullarında eğitim gören 13-14 yaşındaki çocuklar keskin nişancıların beklediği okul kapılarından geri çevrilmiştir. Eğitim hakkı ellerinden alınan öğrencilerin yurt dışına çıkmaya başlaması ile büyük bir beyin göçü yaşanmıştır. İmam hatiplerin orta kısımlarının kapatılması ve üniversite sınavlarında katsayı uygulamasının başlamasıyla imam hatiplerde eğitim gören öğrenci sayısı 500 binlerden 60 binlere düşmüştür''
ÖNDER'in kuruluş sürecine değinen İlbaş, şunları kaydetti:
"Bu yıllarda tam anlamıyla bir varlık mücadelesi veren imam hatipler, ÖNDER rehberliğinde seslerini duyurmaya çalışmıştır. ÖNDER, imam hatipli öğrencileri okul kapılarındaki hukuk arayışında yalnız bırakmayarak eğitim haklarını savunmak için mücadele etmiştir. Öğrenciler, veliler, öğretmenler, bu okulları kendi evleri gibi benimseyen halk ve diğer birkaç sivil toplum örgütüyle birlikte sıkıntılara göğüs geren ÖNDER, 11 Mayıs 1997'de Sultanahmet'te 1 milyona yakın kişinin katıldığı bir miting gerçekleştirmiştir. "İmam Hatibime Dokunma" sloganıyla Türkiye tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir kalabalıkla yapılan mitinge İstanbul dışından da insanlar katılmış, böylece Türkiye'nin diğer illerinde aynı amaçla yapılacak pek çok mitingin de fitili ateşlenmiştir. Katsayı engelinden dolayı devlet üniversitelerine yerleşemeyen öğrencileri özel üniversitelerde okutmak için yardımseverlerin desteği ile "Bu Yıldızlar Sönmesin" diyen ÖNDER, 28 Şubat sürecinde başlayan zulüm ikliminde Viyana'dan Güney Kore'ye, Balkanlar'dan Malezya'ya kadar birçok ülkeye binlerce öğrenci göndermiştir. "1000 yıl sürecek" denilen 28 Şubat Darbesi'nin mimarları yargı karşısındadır. Ancak o dönemde militarizmi her şekilde destekleyen ve meşruiyet zemini oluşturan ulusal ve uluslararası aktörler yargı sürecine dâhil olmasalar bile milli irademize ve değer yargılarımıza yönelik kitlesel zorbalık günlerini ve zorbaları toplum olarak unutmayacağız. Tarihin hiçbir döneminde zulüm payidar olmamıştır ve bundan sonra da olmayacaktır."