Hz. Peygamber (s.a.v.) peygamberliğini ilan etmeden önce dünyanın hali şöyleydi: "Onlardan birine bir kızının dünyaya geldiği müjdelendiği zaman yüzü kızarır, hiddetten köpürür, kendisine verilen kötü müjde yüzünden halktan gizlenmeye çalışırdı. Kız çocuğunu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün diye düşünür dururdu. Onlar ne kötü hüküm veriyorlar." (Nahl Suresi, 58-59. ayet) Kız sahibi babaların psikolojisi buydu.
Anneler kız sahibi olduklarında horlanırdı.
Güçlü olmayan kadınlar köle muamelesi görürdü. Kadına danış, zıddını yap sözü bir geleneğe dönüşmüştü.
Hz. Resul (s.a.v.) kadınları hayatın merkezine koydu. Onlarla danıştı. Onları hem camiye, hem cemiyete kazandırdı. Onları dinledi (Mücadele suresi, 1-5), zor zamanlarında onlara danıştı. Hatta Hudeybiye antlaşması günü, sahabenin büyükleri yanında olmasına rağmen; eşi Hz. Ümmü Seleme'nin sözlerini birebir uyguladı. Erkek çocuklarını kızlara tercih etmekten sakındırdı. "Allah'tan korkunuz, çocuklarınız arasında adaletli davranınız." (Müslim, 13) buyururdu.
Hatta kız çocuklarını bir adım -daha öne aldı. Şöyle duyurdu: "Her kim kız çocukları yüzünden bir sıkıntıya uğrar da onlara iyi bakarsa, bu çocuklar onu cehennem ateşinden koruyan bir siper olur." (Buhari, Zekat, 10, Edeb, 18; Müslim, Birr, 153) Üst üste kız çocuğu doğurup aşağılanan insanlara yönelik bu çirkin ve aşağılayıcı tavrı şöyle mahkûm etti: "Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyamet günü o kimseyle ben şöyle yan yana bulunacağız buyurdu ve iki parmağını birleştirdi." (Müslim, Birr, 149)
Babasının annesi
Hz. Peygamber (s.a.v.) İslam'ı anlama aşamasındaki topluma kız çocuklarına sevgi ve saygıyı göstermede Hz. Fatıma'yı öne koydu. Kızına son derece itibar eder ve içeri girdiğinde ayağa kalkarak babasının annesi hoş geldin derdi. Kızının her problemiyle birebir ilgilenir, eşiyle olan sıcaklığını artırmaya özen gösterirdi.
Kadın için özgürlük imandadır
Kadın için özgürlük sloganıyla ortaya çıkan uluslararası ve yerel birçok kadın özgürlüğü hareketinin, kadının inancı, örfü ve dini üzerinde tahripkâr girişimde bulduğunu görüyoruz.
Bunlar kadının dinden vazgeçmesinin, dine başkaldırmasının, varlığını göstermede bir yol olduğunu sanıyorlar. Yanılıyorlar.
Çünkü İslam dinini ve dindeki haklarını iyi anlayan bir kadından daha özgür, daha makul ve dik başlı kadın örneğini bulamazsınız. Tabii ki kadın hakları derken her türlü sınırı ve sırrı kayıtsızca yerle bir eden bir anlayıştan bahsetmiyorsak. Cahiliye dönemindeki ilk kadın şehidin Hz. Sümeyye oluşu, Hz. Zinnire'nin işkencelere direnip İslam'ı yaşamadaki azmini sürdürmesi, Şifa Hatun'un duruşu, Hz. Hatice'nin sadakati, Hz. Aişe'nin engin ilmi ve daha binlerce örnek, on dört asır öncesindeki hak ve özgürlüğün bugünkü kadın algısının çok ötesinde olduğunu gösteriyor. Yoksa elde pankartlarla yürüyüp 'Özgürlük' demekle veya 'Vücudun her tarafını boyayıp' köprüye çıkışla hak ve özgürlük elde edilemez.
Bu özgürlüklerden bahsedenler kadına, kadının problemlerine, aile kurmadaki sıkıntılarına, itilmiş kadınların yanında olmaya dair neler yapıyorlar!
Hâlâ başörtüsünden dolayı horlanan ve bazı işyerlerinde çalışmalarına engel olunan kadınlar için neler yaptılar? Buna dair bu kişilerden bir şey duymadık. Duyamadık.
O kadınların yanındayız
Bizler Müslüman olarak bedeni, fiziği ve maneviyatı istismar edilen her kadının yanındayız. Onları dışlamadan, tahkir etmeden, onların yaşadıkları travmaların farkında olarak yanlarındayız. Dinimiz onları dışlamayı, yok saymayı kabul etmiyor. Onları ayıplayıp horlamak yerine, onlar için ne yapabileceğimizi konuşmamız, onlara böyle bir hayatı takdim edenlere dönüp de ne bu dememiz gerekmiyor mu? Bedeni istismar edilene çirkin yakıştırmaları uygun görenler, onları istismar edenlere neden bu kadar sessizler.
Bugün kadın haklarını konuşan dünya medyası veya birçok kuruluş hiç de samimi değiller. Onların kafasındaki özgürlük ile İslam'ın kadına takdim ettiği onurlu paylaşım arasında büyük farklar vardır.
Yok eğer İslam ülkelerinin bir kısmında olan yanlış uygulamalar ve şiddetten bahsediyorsak; nitelikleri belki farklı ama dünyanın her yerinde kadınlar istismar ediliyor, horlanıyor ve iradesine ipotek konuluyor.
Müslüman ülkeler zemzemle yıkanmış değiller, ama fırsatçı ve bencil Avrupa da her şeye tamamıyla menfaat ve matematik olarak bakmaktadır.
Kimse kimseyi kandırmamalı.
ALLAH'IN PEYGAMBERİMİZ'E YAPMASINI EMRETTİĞİ DUALAR
"De ki: "Ey mülkün sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin." "Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin." (Ali İmran, 26-27)
***
Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O'na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir." (Tevbe, 129)
***
"O, benim Rabbimdir. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Ben yalnız O'na tevekkül ettim, dönüşüm de yalnız O'nadır." (Ra'd, 30)
***
De ki: "Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver." (İsra, 80)
***
"Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve acizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah'a mahsustur de ve O'nu tekbir ile yücelt." (İsra, 111)
***
"Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kuran'ı okumakta acele etme. 'Rabbim! İlmimi arttır' de." (Ta-Ha, 114)
***
"(Peygamber), 'Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân'dır' dedi." (Enbiya, 112)
***
De ki: "Ey Rabbim! Onlara yöneltilen tehditleri bana mutlaka göstereceksen, beni o zalim milletin içinde bulundurma." (Müminun, 93,94)
***
De ki: "Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım." "Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım." (Müminun, 97,98)
***
De ki: "Rabbim! Bağışla, merhamet et. Çünkü sen merhamet edenlerin en hayırlısısın!" (Müminun, 118) De ki: "Ey göklerin ve yerin yaratıcısı olan, gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah'ım!
Ayrılığa düştükleri şeyler konusunda kulların arasında sen hükmedersin."(Zümer, 46)
Müminlerin duaları
" Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah'a mahsustur. (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil." (Fatiha, 1-7)
***
Onlardan, "Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru" diyenler de vardır. (Bakara, 201)
***
"İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır." "Ey Rabbimiz!
Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz!
Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara, 285,286) "Kullarımdan, 'Ey Rabbimiz!
Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın' diyen bir grup var idi." (Müminun, 109)
***
Onlar, şöyle diyenlerdir: "Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helaktir!" "Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası." (Furkan, 65,66)
***
Onlar, "Ey Rabbimiz!
Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle" diyenlerdir. (Furkan, 74)
***
Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, "İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun" dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!" dediler. (Ali İmran, 173)
***
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar.
Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. "Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru" derler. "Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur." "Rabbimiz! Biz, Rabbinize iman edin' diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al." "Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vaat ettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vaadinden dönmezsin." (Ali İmran, 191-194)
***
(Bunlar), "Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla.
Bizi ateş azabından koru" diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah'tan) bağışlanma dileyenlerdir. (Ali İmran, 16,17)
***
Hamd, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisinin olan Allah'a mahsustur. Hamd ahirette de O'na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır. (Sebe,1)
***
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a mahsustur.
O yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter. (Fatır, 1)
***
Onlardan sonra gelenler ise şöyle derler: "Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma!
Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin."(Haşr,10)