Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün İmam Hatip Okulları Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) tarafından düzenlenen "İmam Hatip Gençlik Buluşması"na katıldı. Erdoğan'ın sözlerinden satırbaşları şöyle:
CİDDİ SIKINTILAR: Müslümanlar dünyada ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. "Allahuekber" diyerek öldüren Müslüman, "Allahuekber" diyerek ölen de Müslüman. DİNİMİZ MEZHEPLER ÜSTÜ: Müslümanların başında 3 fitne var. Bir mezhepçilik. Mezhepçilik fitnesi İslam dünyasının içinde bizi ciddi manada yaralıyor. Şia mezhep olmaktan çıkmış adeta din gibi değerlendiriliyor. Sünnilik bazı yerlerde adeta din gibi. Bizim bu mezheplerin üstünde bir dinimiz var; İslam. Müslüman olduğumuza göre Suriye'de 500 bini aşkın Müslümanı öldüren devlet terörü estiren bir Esad'a sahip olan acaba ne adına sahip oluyor? Bunu din ile ikrar edip, kalp ile tasdik eden kişinin taşıdığı diğer sıfatlarının bir önemi olabilir mi?
IRKÇILIK FİTNESİ: İkinci fitne ırkçılık, kavmiyetçilik, asabiye fitnesidir. Peygamber efendimizin özellikle yasakladığı ırkçılık fitnesinin aradan geçen asırlara rağmen hala etkili olduğun görüyoruz. İnsanların tenlerinin, renkleri, konuştukları dil gibi sebeplerle ayrımcılığa maruz bırakan herkes ırkçılık illetinden muzdariptir. Üstünlük takva ile olur.
PROJE ÖRGÜTLER: Üçüncü fitne ise terör. İslam ve terör kavramlarının yan yana kullanılabiliyor olması dahi Müslümanlar için utanç sebebi. En büyük zararı kendi dininden olan insanlara veren, sadece masum insanları hedef alan terör örgütlerinin hepsini de proje ürünüdür, maşadır. DAEŞ, El Kaide, Boko Haram, Eş Şebab gibi taşeronlar, Müslümanların sıkıntılarını ve hassasiyetlerini istismar ederek, İslam'a karşı yürütülen kampanyalara malzeme üretiyorlar. PKK, PYD, YPG, bunların İslam'la uzaktan yakın alakası yoktur. Terör fitnesinin üstesinden ancak tüm Müslümanlar olarak bu örgütlere karşı ortak tavır almayı başarabildiğimiz zaman gelebiliriz. Müslümanlar yeniden izzetlerini, onurlarını, haysiyetlerini yükseltmek istiyorlarsa, öncelikle bu 3 fitneyi bertaraf etmek mecburiyetinde.
DİKTATÖRLER YA DA ÖRGÜTLER: Osmanlı'nın son dönemlerinde, ülkenin en önemli ilim ve irfan kaynakları olan medreselerin yozlaşması büyük sıkıntıya yol açmıştır. Cumhuriyetle birlikte kaldırılması ise daha büyük boşluğa neden olmuştur. Onca badireye rağmen bugün dahi, ilim ve irfan bakımından öne çıkan kişilerin önemli bir bölümünün, medrese eğitimine borçlu olduklarını görüyoruz. İmam Hatipler, İlahiyat Fakülteleri elbette çok önemli. Ama eğitim gücü ve derinliği bakımından medrese geleneğinin birikimine henüz yetişemediği ortada. İlim, irfan ve gönül kapılarının kapandığı, zayıfladığı yerlerde ortaya çıkan boşluğu, ya kendi çıkarları için ülkelerini ateşe atmaktan çekinmeyen diktatörler, ya da terör örgütleri doldurdu. Müslümanları zalim diktatörler ile daha zalim terör örgütleri arasında seçim yapmaya zorlamak adil değil.
UMUT TÜRKİYE: Son bir kaç yüzyıldır dünyaya hâkim olan düzen, artık çatırdamakta. Yaşanan sancılar, üst üste gelen krizler yeni bir değişim dalgasının habercisi. Bu süreci çok iyi değerlendirmeliyiz. İslam dünyasının umudu
Türkiye'dir.
Türkiye'nin umudu da sizlersiniz. Ben, İmam Hatiplilere,
Türkiye'yle birlikte tüm ümmetin, hatta tüm insanlığın geleceğini inşa etme vazifesinin verildiğine inanıyorum. Her bir İmam Hatipli kardeşimden bu şuurla çalışmasını, kendini yetiştirmesini, mücadele etmesini bekliyorum.
KURTULUŞ SAVAŞIMIZ KADAR ÖNEMLİ
"Yarın 100'üncü yıldönümünü idrak edeceğimiz bir Kutü'l Amare zaferimiz var ki, adeta unutturulmaya, tarih sayfalarından ve milletimizin hafızasından kazınmaya çalışılmıştır. 1915'te başlayıp 1916'nın 29 Nisan gününe kadar devam bu büyük zaferin kahramanlarını minnetle yâd ediyorum. İngilizlerin, çoğunluğu Hintlilerden oluşan güçlü bir orduyla kısa sürede Bağdat'ı ele geçirme hayalleri, önce Selman-i Pak'ta, sonra Kutü'l Amare'de hezimete dönüşmüştür. 29 Nisan 1916'da 5'i general 500 subay ve 13 bin askerle Halil Paşa'ya teslim olan İngiliz ordusu için kara bir gündür. Ama sanki bu İngilizler için değil de bizim için utanç günüymüş gibi, Kutü'l Amare'yi a sakladılar. Kurtuluş savaşımız Çanakkale Savaşı, Sarıkamış, Kutü'l Amare, Kanal Seferi, Gazze Savunması... Tarihimizin ayrılmaz bir parçası olan bu mücadelelerin hepsi de, en az Kurtuluş Savaşımız kadar önemlidir.
'İMAM HATİP NESLİ KOLEJLERLE YARIŞIYOR'
"Tıpkı sizler gibi bende bir imam hatipliyim. Bir ayrımcılık olsun diye söylemiyorum ama bir tercih olarak söylüyorum; dört çocuğumun dördü de imam hatipli. Sizler, sadece bu milletin değil, tüm ümmetin de umudusunuz. Şu karşımda gördüğüm manzara, siyasetten bürokrasiye ve ticarete kadar her alanda fikir dünyası dolu olanların ezici bir çoğunluğa sahip olduğunu gösteriyor. Türkiye'de bir dönem inancından, tarihinden, kültüründen bize ait tüm değerlerden uzak bir nesil yetiştirme projesi uygulandı. Bunun için eğitim sistemimiz alt üst edildi. Medyadan spora kadar her alanda bilinçli çalışmalar yürütüldü. Kapısına kilit vurulmak, öğrencilerinin geleceği karartılmak istenen imam hatipler bu ülkeye cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili, belediye başkanı, bürokrat yetiştiren seçkin eğitim kurumlarına dönüştü. Daha yakın zamanda, 28 Şubat döneminde, boğulmak istenen, öğrenci sayıları 600 binden 60 bine indirilen imam hatip nesli, günümüzde kolejlerle yarışıyor."